Ülkemiz Alp-Himalaya deprem kuşağında bulunuyor ve birçok şehrimiz ikinci dereceden deprem kuşağı içinde, her an deprem ihtimali ile karşı karşıya yaşıyoruz. İzmir’de, Elazığ’da, Van’da yaşanan depremler birkaç yıl içinde tecrübe ettiğimiz ve deprem riskininin ne kadar gerçek ve hayatımızın içinde olduğunu gösteren depremlerdi.
Oysa bizi korkutan depremler değil. Depreme hazırlıklı olmayışımız bizi korkutuyor. Deprem kuşağında yaşadığımız için hayatımızdan depremi hiçbir zaman çıkaramayacağız. O halde bir an önce gerekli önlemleri alarak deprem korkusunu hayatımızdan çıkarmamız lazım.
Deprem gerçeğini tanımak ve depreme hazırlanmak için ekip arkadaşlarımız ve gönüllülerimiz ile AFAD’tan (Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı) deprem, sel vb afetlerde ekipçe çalışabilmek ve arama kurtarma çalışmalarına katılabilmek için teorik ve pratik eğitim aldık.
İlk başta deprem eğitiminden beklentim "deprem anında ne yapmalıyız, enkaz altındaysak nasıl davranmalıyız" gibi konulardı. Fakat eğitmenlerimizin üstüne basarak anlattıkları deprem öncesinde alınacak tedbirler, bu konuda bilgi sahibi olmak ve bireysel hazırlıklarımızı tamamlamak yönündeydi. Çünkü olası bir deprem durumunda yapılabilecek tek hareketin başımızı korumak ve depremin bitmesini beklemek olduğunu öğrendim.
Depremden sonra nasıl bir arama kurtarma çalışması yürütüldüğünü, bu işte bir ekip olarak nasıl çalışıldığını ve arama kurtarma çalışmalarında kullanılan teknikleri öğrendik. Eğitimin bu kısmında olası büyük İstanbul depreminde yaşanabilecekleri üzüntü ve korku ile tasavvur ettik.
Teorik eğitimimizin sonunda AFAD'ın kurmuş olduğu deprem simülasyonu platformunda Erzincan, Düzce ve Marmara depremlerini deneyimledik. Bunun bir simülasyon olmasını bilmemize rağmen hepimiz oldukça gerildik. Deprem anında saniyelerin ne kadar uzun ve etkili olduğunu anladık.
Yaşadığımız coğrafya afetlere çok müsait. Tedbir almak ise bu felaketlerin etkisini hafifletecek en büyük etken. Fakat bir gün bu büyük afetler başa geldiğinde en çok ihtiyacımız olan şey, afetler konusunda bilgili ve ekip olarak çalışmasını bilen insanlar olacak. Bu yüzden Umuda Koşanlar Derneği çalışanları ve gönüllü arkadaşlarımla birlikte bu eğitimi almış olmak ve günü geldiğinde ihtiyaç duyulan bir ekibin parçası olabilmek benim için büyük anlama sahip.
Ülke olarak belli ki depremlere hazır değiliz ama çevremize öğrendiklerimizi aktararak sahip olduğumuz bilinci yayabilirsek depreme karşı dayanıklı evlerin çoğalmasına ve halkımızın deprem anında neler yapacağını bilen bir topluma dönüşmesine destek olabiliriz.