Yedincisini düzenlediğimiz Katarakt ameliyatları için bu seferki durağımız Gana’nın başkentine yaklaşık 13 saat mesafede bulunan Yendi bölgesiydi. Bu bölgenin halkı, Gana’nın genelinde olduğu gibi tarımla uğraşan fakat inanç olarak diğer bölgelerine göre daha fazla müslüman nüfusa sahip ve ihtiyaçlı bir halk. Daha önceden göz taramasını gerçekleştirdiğimiz hastalarımızı, tahsis ettiğimiz servislerle hastaneye getirdikten ve ameliyat için hazırlıkları tamamladıktan sonra göz doktorumuz Dr. Wanye ile katarakt operasyonlarına başladık.
Bütün hastalarımızın yanında duruyor, onlara gülümsemelerimizle destek oluyorduk. Saat öğleden sonra 3 sularında yaklaşık olarak 50 hastamızın operasyonlarını tamamladık. Hastanenin dışında ameliyat için sıra bekleyen hastalarımızı gezmek için çıktığımda kenarda bir sandalyede oturan küçük bir kardeşimiz gözüme çarptı ve tanışmak için yanına gittim. İlk gördüğümde yakını için beklediğini düşündüm fakat yanına gittiğimde adının Şekun olduğunu ve iki gözününde katarakt olduğunu öğrendim.
Durumun böyle olduğunu öğrenince onunla daha çok ilgilenmeye başladım ama yüzündeki o stres ve heyecan bizi derinden etkiledi. Biraz daha muhabbet edince 5 kardeşten ortanca olduğunu ve 12 yaşında olmasına rağmen göz probleminden dolayı bu zamana kadar okula gidemediğini, hiç eğitim alamadığını öğrendik. Adeta dünyadan bi haber bir bebek gibiydi bu zamana kadar. Ameliyat sırası Şekun’a geldiğinde heyecanla ameliyathaneye gittik ve başından ayrılmadan ameliyatının bitmesini bekledik. Şükürler olsun, çok güzel bir şekilde iki gözün de katarakt operasyonunu başarıyla tamamlamıştık. Ameliyattan sonra gözü bandajlandı ve bir gün boyunca bu şekilde durması gerekiyordu. Şekun senelerdir görmemeye alışkın olmasına rağmen beklemesi gereken bu 1 günlük süre belki de ona uzun seneler gibi hissettirdi. O akşam Şekun kardeşimizi hastanede dinlenmeye bıraktık ve diğer gün sabah merakla, erkenden hastanemize vardık. Bekleme salonunda Şekun’un heyecanlı bir şekilde aynı sandalyesinde gözü bandajlı bir şekilde oturduğunu gördük ve hemen yanına gittik, fakat heyecandan gülemiyordu çünkü bu onun için tüm hayatını etkileyecek bir meseleydi.
Bir önceki gün ameliyat olan tüm hastalarımızı bir alana topladık ve hemşirelerimizin eşliğinde göz bandajlarını çıkarmaya başladık. Ardından göz damlası damlatıp, güneş gözlüklerini taktık. Gözü açılan herkeste stres ve heyecanın ardından gelen bir mutluluk vardı. Sıra bizim küçük Şekun’a geldiğinde, bizimle beraber oradaki herkes heyecanla hemşirenin göz bandajlarını söktüğü ana odaklandı. Şekun, o kadar heyecan yapmış ki göz bandajları söküldüğünde diğer hastalar gibi gözünü hemen açamadı, biz bir yandan elinden tutarak heyecanını almaya çalışırken bir yandan da gözlerini açtırmaya çalışıyorduk.
Hemşirelerimiz bandajlarını çıkarttıktan sonra ilaçlarla gözleri temizlendi ve sıra artık o görme eylemine gelmişti. Yavaşça gözlerini açtı ve ardından da o gözlerini kocaman açarak “Ben neredeyim? Artık görebiliyorum.” bakışının içinde inanılmaz mutluluğa şahit olduk. Bu gördüğümüz mutluluk karşında ben de karşısına geçtim ve uzun uzun izleyerek onun şaşkınlıkla ilk etrafı keşfetme anına şahit oldum. Biraz kendine geldikten sonra ona oyuncak, şapka ve balon hediye ettik ve oyunlar oynadık. Tüm kontrolleri bittiğinde babasıyla mutlu bir şekilde evine yolculadık.
Mustafa Tayyip Köseoğlu